12 Temmuz 2019 Cuma

Hayal mahsulü mektup

Sıkılmadın mı balkonsuz evlerden, döner koltuklardan
Metropol zebanilerinden, gelecek kaygısından
Siyasetçilerden, enflasyondan, rakamlardan, yalanlardan..
Off... hayır hayır böyle ölmemeliyiz
Bak dışarıda, gökyüzünde lunapark şenliği var
Elinden elma şekeri alınmış çocuk gibi durma öyle, kalk hadi
Ruhumuzu emziren bulutların peşine düşelim
Düşünme de “Nereye" yi, “Nasıl” ı
Su bulur yolunu, yol bulur çaresini
Önümüzde duran nice yalçın kayalar, nehirler, bataklıklar
Ardımızda kaldığında onca yollar
Bir arpa boyu değil miydi?
Bak tabiat ananın eli köknarların tepesinden
Sonsuz şefkatiyle karşılıyor bizi
Ki kırlangıçların dansı başladı bile
Ruhumuzu emziren bulutların peşine düşmeliyiz
Ne mi yaparız oralarda
Ağaçların arasından damlayan güneşle yıkanırız mesela
Geceleri dolunay sancısına şiirlerle başkaldırıda bulunuruz
Yeni bir bulut mu geldi, koyuluruz yola
Aynı dar masada birbirimize mektuplar yazar
Gideceğimiz yere postalarız
Kalabalık caddelerde yağmurdan kaçışan
İnsanların arasında ise gözlerimize tutunuruz
Hatta belki bir akşam vakti
Gözlerimizi bi açarız
Bizi büyüten şehir, Burhaniye’ deyiz
Gramofonda Müzeyyen ablamız
Masamız denizin üzerinde
Yorgun deniz uykusunda
Martıların karnı tok
Kadehlerin keyfi yerinde
Güneşte elini ayağını çekmeye hazırlanıyor
Hem bakarsın eski dostlar da oradadır
Onlardan, özü sözüne denk düşenlerden
Yurdumun anason kokan kadınlarından
Şarap bulaşmış sakallardan
Hikayeler toplar, o hikayelerle çiçekleri sularız
Bir dakika bir dakika Müzeyyen abla
“Şarkılar seni söyler" mi dedi az önce
Ah işte son büyük bulut geliyor
Bu kısmını kendime ayırdım
Diyelim ki çehren yine dayanamayıp
Edalı edalı uzanıyor ya avucuna
İşte orada, serçe parmağınla dudağının arasındaki o yerde
Sarhoşluğa direnen aklımın son kırıntısını da
Portmantoya asar
Huzurun sen kokan bahçesinde
Boynumda “Aşıktır dokunmayınız” tabelasıyla
Öylece seni izlerim
Bak hayal mahsulü bir mektubu da bitirdik işte
Ki daha nice hayaller var düşlerimizde
Gölgemiz de misafirken hala toprağa
Durma, kalk hadi
Düşelim bulutların peşine

17 Mart 2019 Pazar

Hayat işte..

İşte her şey böyle başladı
Sev dediler, elma dediler, Nazım dediler
Bu rakıdır dediler, buda su
Bir tarafı hayaldir, bir tarafı hayat
Ancak birbirine karışırsa çekilir
Bu efsunkar sanat
Sonra gölgesi fazla uzadı eli cebindeki adamın
Kadının adına adadığı çiçeği gördüğünde
Fazla kısaldı gölgesi ve bir daha uzamadı
Onu son görüşümdü bu
Bir isim mırıldanmıştı çiçeğe doğru
Eğilip alnından öpmüştü çiçeği
Ben gördüm oradaydı, sokak lambaları da şahittir
Öbür elindeki kara poşetin çığlığına mıdır,
Yoksa yakasındaki fotoğrafın düşüşüne midir? Bilinmez
Deli dehşet sinirlenip oturdu sarı ışık altına
Önce içti şişesinden rakıyı ama etmedi hiçbir kelimeye ihanet
Cebinden 6 patları çıkartır gibi çıkarttı kalemini
Sonraysa vurdu aklından geçen bütün kelimeleri
Ama kim sığdırabilmiş ki bir aşkı bir sayfaya
Doğrulup yerinden
Çıkarttı cüzdanından son kağıt parasını
Baktı uzunca ve yazdı üzerine koca harflerle
“HÜKÜMSÜZDÜR"
Bu onu son görüşümdü
Kime sordumsa onu
Kader dediler, keder dediler, öldü dediler
Bu rakıdır dediler, buda su
Her şey bir gün biter dediler
Buda hayat
Hayat..

10 Aralık 2018 Pazartesi

Gün Oluyor

Bilmiyorum
Güneş ne zaman doğar
Yürüyorum doğuya
Ne kadar uzaklaşıyorsam
O kadar yaklaşıyormuşum aslında
Başlangıç noktasına
Ama başını çeviremezmiş insan
Mutlu olduğu yerden
Bundandır doğuya gidişim
Hep biraz daha
Yürüyorum

Gün oluyor
Antikacıdan geçiyorum
Yoldaşını kaybetmiş bir eşya
Öylece duvarda asılı duruyor
Onda pas bende yaş
Di'li zamandan bir daha geçiyoruz

Gün oluyor
Cenazeden geçiyorum
Bir çocuğun elinden tutuyorum
Diğer elinden baba yadigarı tesbih
Ne o anlıyor derdinden ne ben
Bir cenazeden daha geçiyoruz

Gün oluyor
Bir sorudan geçiyorum
Münzeviye denk geliyorum
Soruyorum "ihtiyaç nedir?"
Şöyle uzun uzun bakıyor
Ve bir ihtiyaçtan daha geçiyoruz

Ve gün oluyor
Devran bir daha dönüyor
Ansızın gözlerine denk geliyorum
Güneş doğuyor sevgilim bak
Gün oluyor
Artık biliyorum

28 Kasım 2018 Çarşamba

SİS

Her yerde hazırda bekleyen yokluğun mu
Yoksa uzun bir harman kalış mı
Ölgün bir grilik inliyor sokaklarda
Lanet olsun göz gözü görmüyor
Halbuki bak dünya bile değişti
Lakin ne şarkıları tükendi kuşların
Ne de hasreti şuramın
Hal bu ya hala reçel yerim peynirin ardından
Ve bir fincan kahve, bir iki sigaraya bakar dökülmesi hayallerimin
Mesela ansızın bir sabah
Harman kalmış dudaklarımın arasına alırım yokluğunu
Ve sen, çakmağın sesiyle açarsın kapımı
Hafif çıtırtılar eşlik eder parmak uçlarına
Tek bir nefesle süzülürsün odaya
Ve işte ordasın, sislerin ardında
Bir ışık demeti geçse prizmadan
Ancak bu kadar taçlanır renkler
geçmişe aldırmadan
Ve sonra derim
Efsunu bozan yegane kelimeyi bularak
"Sonra"
Sonrası
Dünya değişir, herşey gider, sigara biter
Ve ben yine kamufle olurum
Bu ölgün sokaklarda

31 Temmuz 2018 Salı

Dünyanın sızısı

Ya işte gülümseyen sabahım, kırlangıç telaşlım, gelinciği gamzesinde konaklatanım
Bize öyle bir "Olmaz" dediler
Gövdesinden yarıldı ağaçlar
Halbuki bilmezler
Nasıl da kalbi sızlar dünyanın
Rüzgar başağa, yağmur yaprağa,
Güvercin zeytin dalına, anne çocuğuna,
Şiir yazılana, gözlerin gözlerime değince
Ah, dokunuşundan lunapark şenliği geçen kadınım
Bir kırıntılık ümide kırardım kalemimi
Bırakırdım mutsuz adam işlerini
Akşamları huzurun rıhtımında koşar
Evladımızın gülümseyişiyle mest olurduk
Sabahları aynı ekmeği reçele banar
Mürekkep değmemiş şiirler fısıldardık
Dert değildi dünyanın yükü
Hem dert dediğin nedir ki?
Bir avuçluk canı vardır dizinde
Ya işte güz yüzlüm
Bize öyle bir "Olmaz" dediler
Gövdesinden yarıldı ağaçlar
Ama aşk olsun onlara
Aşk olsunda anlasınlar
Nasıl da kalbi sızlar dünyanın

8 Mayıs 2018 Salı

Ve Günaydın

Sabah güneşi vuruyor olmalı  
Evin bilmediğim köşelerine  
Bu saatlerde vururmuş öyle demişti  
Sesiyle baharı uyandıran kadın  
Ve kelimeler sayfaya dokununca  
Renk bulurmuş sessizliğin ardından  
Yalan söylemezdi, söyleyemezdi  
Çünkü sabah güneşimdi o  
Evin bilmediğim köşelerine vuran 

13 Nisan 2018 Cuma

Yargı

Deniz kenarında veya bir salkım söğüt ağacının altında
Yolu şiire düşmüş birine rastlarsanız eğer
Kalbinizin odalarında yankılanan bir kelimeyi hediye edin ona
Yada aklınıza düşersem belki o anda
"Adalet" Deyin benim adıma da
Ki seslenebileyim bende
Diyeyim ki
Ey adaletinden öptüğüm kadın
Kurtar bu prangalardan beni
İlmek atma aşka davet eden kelimelerine
Ki kaldırabileyim kepenklerini kalbimin
Yada diyeyim ki
Ey adaletinden öptüğüm kadın
Bir devrimciyi öldürür gibi öldür ve öyle hatırla
İşaret parmağın kulağının arkasındaki benle her buluştuğunda
Yada saçların kipriğine her değişinde
Hatta her "hayır" deyişinde
Beni adaletinden öperken hatırla
Eğer yolunuz şiire düşmüş birine rastlarsa
Deniz kenarında veya bir salkım söğüt ağacının altında
Bir kelime hediye edin
Adalet adına

Hayal mahsulü mektup

Sıkılmadın mı balkonsuz evlerden, döner koltuklardan Metropol zebanilerinden, gelecek kaygısından Siyasetçilerden, enflasyondan, rakamlard...